Cuma, Mart 13, 2015 -
M2M,Nesnelerin İnterneti
1 comment
Internet Of Things (Nesnelerin İnterneti)
Ülkemizde çeviriden de kaynaklı "Şeylerin
interneti" diye de söylenegeldi bir süre. Şimdi daha çok
"nesnelerin interneti" olarak duyuyoruz. Aslında canlıların kendi
aralarında yaptıklarının dışındaki tüm iletişime "internet of things"
yani "nesnelerin interneti"
diyebiliriz.
M2M
yani "Machine to Machine", yani makinelerin iletişim kurması
da konuyu tamamlayan kavramlardan biri. Tabi makinelerin iletişimi deyince, yapay
zeka, Matrix, Skynet, T1000, şeklinde düşünce silsilesine sebep olup evdeki su ısıtıcısına ,
"zamanı gelince bu beni haşlayacak kesin" diye düşmanlık besleyerek
konumuzdan sapabiliyoruz. O yüzden "cihazların iletişimi" demek
konuyu daha doğru bir noktadan
kavramamızı sağlıyor.
Nesnelerin İnterneti bugün en popüler IT
trendlerinden biri. Esasında yıllardır olanaklarından faydalanıyoruz. Araç
takip sistemleri örneğin, bizim gibi benzin fiyatının rekor düzeyde olduğu
ülkelerde çok ileri düzeyde kullanılıyor. Yaklaşık 10 senedir araç takip
çözümleri ile haşır neşiriz. Sigara paketi boyutlarında bir araç takip modülü
araca takılıyor. GPS modülü ile en az 3 uydudan konumunu belirleyip, bu
konumu üzerindeki simkart ile merkezi yazılıma sürekli gönderiyor. Bu kadar basit bir yöntem ile, şirketin idari
müdürü, tüm araçlarının yerini, kimin hangi aracı ne zaman çalıştırıp
durdurduğunu, benzin tüketimini vb bir çok konuyu kolayca halledebiliyor,
maliyetlerini ciddi oranlarda düşürebiliyor. Türkiye'de araç takip
sistemlerinin %7 ile % 12 arasında benzin tasarrufu yaptığı
istatistikleri var. Genellikle yapılan yatırım maliyeti en geç 1 yılda
çıkarılıyor. Diğer faydaları bir yana sadece bu bile müthiş bir verimlilik ve
tasarruf örneği. Bu tasarruf nesnelerin interneti ile mümkün oldu.
Nesnelerin internetinin özünde bu iletişim
var. Yıllardır yüzlerce cihaz bu şekilde iletişim kuruyordu zaten. Son yıllarda
özellikle mobil operatörlerin tamamen M2M'e yönelik sim kartlar ve hizmetler
üretmesi ile, ayrıca bu konudaki çözümler konuşuldukça ihtiyacın belirginleşmesi
gibi sebeplerle şu sıralar tüm dünyadaki bilişim trendlerinin başlarında
gösteriliyor.
Bireysel kullanıcılar Internet of things'i
akıllı telefonları sayesinde daha rahat kavrayabilir. Şu an bir akıllı saat
alırsanız, akıllı telefonunuz ile konuşuyor olacak. Böylece çalan çağrıyı
saatinizden cevaplayıp, çağrı kaydı, ajanda, e-posta vb kritik bilgileri
saatinizden görebileceksiniz. Şu an
akıllı telefonunuz ile konuşup kan/şeker tahlili yapan, tansiyon ölçen minicik
akıllı cihazlar var.
Halâ evlerimizde bulunan elektrik, su,
doğalgaz vb tüm sayaçları her ay gelip okuyan ve bunları belirli
elektronik sistemlere elleri ile giren insanlar var. Sayaç sayısı ile
çarparsanız bu korkunç bir iş yükü, korkunç bir verimsizlik örneği. Çok net ki
önümüzdeki yıllarda böyle bir iş olmayacak. Artık akıllı sayaçlar,
üstünden geçen bütün bu değerleri merkeze otomatik olarak gönderiyor hatta
güncel kampanyalara göre belirli saatlerde beni yönlendiriyor bile. artık. Mesele sadece ilk yatırım maliyeti ve
bunu kimin nasıl yapacağı?
Minority Report / Azınlık Raporu |
Akıllı ev konsepti ile üretilen bir evde kapınızı
parmak iziniz ya da telefonunuz ile, ışıkları ses komutları ile açıp, evinizi
siz gelmeden bir süre önce ısıtabilir, buzdolabında biten yumurtanın bilgisini
eve gelmeden önce e-postanızda görebilir, fırının içinde pişen tavuğu salonda
akıllı telefonunuz ekranından görebilir, evin her odasını kameralarla
izleyebilirsiniz.
Uçakta bavul kaybetmek modern insanın kabuslarından biri. Çözümü 20-30 $'lık basit bir GPS izleyici. Aynı yöntemle, en değerli varlıklarımızı, çocuklarımızı, alzheimer hastası babamızı, evcil hayvanlarımızı izleyebiliyoruz.
Nesnelerin internetinin bu nimetleri zaten hazmettiklerimiz. Gelişmeler ise baş
döndürüyor. Bundan 10 sene önce infrared/kızılötesi arabirimi
olan iki telefonu aynı hizada ve yan yana tutup, rehber aktarımı yapınca
kendimizi Einstein gibi hissediyorduk. Bugün nesnelerin interneti trendi
ile birlikte geliştirilen çözümlere bakınca yapılacakların sonsuzluğunu anlayıp
gene mütevazi, cahil ilk insan halimize geri dönüyoruz. Teknoloji ruhumuzu
da şekillendiriyor.
Örneğin Google'ın başını çektiği sürücüsüz otomobil. Ya da neredeyse tüm büyük
otomotiv üreticilerinin üzerinde çalıştığı birbirleri ile iletişim kuran
otomobiller. Birbirlerine olan uzaklığı ölçen, yollardaki işaretleri çizgileri
okuyan, güncel trafik bilgilerini, meteoroloji bilgilerini kendi başlarına
öğrenip tüm bilgileri harmanlayıp karar veren otomobiller. Çocuğunuzun okul servisini Türkiye'deki
bir servis şoförüne mi emanet edersiniz yoksa Google'a mı? Sanırım
önümüzdeki yıllarda çokça tartışacağız.
Microsoft’un geliştirmekte olduğu Halolens, arttırılmış
gerçeklik konseptinde , kafamıza takacağımız bir başlık ile
etrafımızdaki nesnelerle elektronik iletişim kurmamızı sağlıyor. Masanın
üstündeki bir nesneyi ona dokunmadan parmak hareketlerinizle büyütüp, evirip
çevirebilirsiniz. 10 yıl sonraki ev hanımları nasıl gün yapacak merak
ediyorsanız mutlaka videosunu seyredin.
Yıl 2050’yi gösterdiğinde dünya
nüfusu bugünkünden 3 milyar daha kalabalık olacak ve her 10 kişiden 7’si
şehirlerde yaşayacak. Bugün bile
trafik başımızın belası iken 35 yıl sonrasını az çok tahmin edebiliyorsunuzdur
sanırım. Bugün büyük iş merkezlerindeki asansörlerde 5 dk'dan fazla asansör
bekleyebiliyorsunuz. Yeni nesil asansörlere
gideceğiniz katı bindikten sonra değil, binmeden önce yazıyorsunuz, o
kendi hesaplarını yapıp kimleri en kısa sürede alıp taşıyacağına karar veriyor.
Yolu sizin gideceğiniz kata uygun değilse başka asansöre yönlendiriyor. Otostopçunun
Galaksi Rehberi'nden hatırladığımız varoluşçu asansörlere hızla
yaklaşıyoruz sanırım. O yüzden asansöre
o kata gideceğim bilgisi, aslında binaya girerken beni akıllı telefonumdan
tanıyacak bir access point ile otomatik olarak verilebilir aslında. Böylece
asansör önünde beklemem.
Yapılan araştırmalara göre bugün
internete 10-11 milyar cihazın bağlı olduğu tahmin ediliyor ve bu
rakamın 2020 yılına gelindiğinde 50 milyar cihaz seviyesine çıkması öngörülüyor. Bu yüzden kısa bir zaman önce tüm
dünyada artık sonunu görmeye
başladığımız IPV4'den uzunca bir süre her türlü cihazın ip alabilmesini
sağlayacak IPV6 sistemine geçiş gerçekleştirildi. Bu yüzden kısıtlı
olanakları ile çizgi barkodlar yerine çok daha büyük bir kapasite sunan karekod
sistemine geçiş yapılıyor. Bu yüzden operatörler artık Skype/Viber vb
alternatifleri ile bedava yapabildiğimiz ses görüşmeleri yerine data
iletişimine yatırım yapıyorlar. Bu yüzden Facebook, Microsoft, Amazon, Google vb büyük markalar, uçanhava balonlarından tüm dünyaya internet erişimi sağlamak dahil nice cin fikirler peşindeler.
Evler ofisler, şehirler yollar, makineler
cihazlar tümü birbiriyle konuşacak.
Güvenlik, Takip izleme, Akıllı evler, Lojistik, Temiz Doğa, Ulaştırma,
Ödeme, Sağlık, Uzaktan Bakım ve kontrol, Ölçme, Kullandığımız cihazlar ve şu an
aklımıza gelmeyen her türlü konuda, kullanılan tüm cihazlar başlangıçta basit
akabinde karmaşık komutlarla birbirleri ile haberleşecek. Daha tembel
olacağımız kaotik bir dünya bizi bekliyor.
Sanırım nesnelerle nesnelerin
iletişiminden sonra sırada nesnelerle canlıların daha organik yöntemlerle
iletişimi var
Giriş için David Cronenberg'in
göbek kordonu ile multiplayer oyun oynanan filmi Existenz ve Keanu
Reeves'in beynini bir flash disk olarak kullandığı 1995 yapımı Johnny Mnemonic filmlerini tavsiye ediyorum. Cyberpunk ve Biopunk eserlerini de daha dikkatle izlemenin zamanı geldi :) Dünyamızı on
yıllarca önce şekillendiren, Aya gitmeden 100 yıl önce “Aya seyahat”i yazıp
ufkumuzu açan billimkurgu yazarlarına da selam yollamayı ihmal etmeyelim. Sanki
biraz onların zihinlerinde yaşıyormuşuz gibi…
1 yorum:
Aradan nerdeyse 2 yıl geçmiş. Yazılanlar 2020 hedefleri neredeyse turmuş. Güzel yazı.
Yorum Gönder